ÇANAKKALE Onsekiz Mart Üniversitesi’nden (ÇOMÜ) Doç. Dr. Sefa Acarlı, deniz ekosisteminde önemli bir yere sahip, nesli tehlike altındaki pinaların popülasyonunda olumlu gelişmeler olduğunu söyledi. Doç. Dr. Acarlı, “Marmara’nın Anadolu tarafı ve Avrupa yakasında sağlıklı gelişen, devam eden popülasyonlar var. En güzel tarafı da genç bireylerin olduğunu, yeni tutunan bireylerin de olduğunu gördük” dedi.
Deniz suyunu süzerek beslendiği için deniz ekosisteminde önemli bir yere sahip olan, ‘Haplosprodium pinnae’ isimli parazit nedeniyle nesli tehlike altındaki pinaların popülasyonunda olumlu gelişmeler tespit edildi. Konuyla ilgili çalışma yapan ÇOMÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Su Ürünleri Yetiştiriciliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sefa Acarlı, Ege
‘KİTLESEL ÖLÜMLERİN OLUŞTUĞU GÖRÜLMÜŞTÜR’
Doç. Dr. Acarlı, “Ancak son yıllarda nesli tükenme tehlikesi altında olan türler listesine girdi. Daha öncesinde de 1992 yılında nesli tükenme tehlikesi altındaki türleri deklare eden bir kurum olan European Council Directive tarafından koruma altına alınmış, kırmızı listede yer almıştır. 2016 yılından itibaren ise Akdeniz’in batısından başlayarak yüzde 100’e varan ölümler rapor edilmeye başlanılmış ve kitlesel ölümlerle karşılaşılmış. Bunu çeşitli sebeplere bağlanmış, öncelikli ‘Haplosporidium pinnae’ diye denilen bir parazit ve ona eşlik eden diğer patojenlerin etkili olduğu ümminitenin zayıfladığı arkasından da kitlesel ölümlerin oluştuğu görülmüştür” diye konuştu.
‘AKDENİZ’DEKİ GİBİ BİR TABLO SEYRETMİYOR’
Ege Denizi’nde, Çanakkale Boğazı ve en sonunda da Marmara Denizi’nde kitlesel ölümlerin görüldüğünü kaydeden Doç. Dr. Acarlı, “Çanakkale Boğazı’nda, hastalığın ilk girişi ile 2020 yılında ilk çalışmamızı yaptık. Boğazın Ege girişi ile Marmara çıkışı arasındaki bölgede farklı alanlarda pina popülasyonlarının varlığını ve hayatta kalan ya da ölüm görülen popülasyonların varlığını tespit ettik. 2020’den, 2024’e kadar düzenli olarak devam ediyoruz. Aynı zamanda da Marmara Denizi’nde de son durumları tespit ediyoruz. Yapılan çalışmalarda görülmüştür ki hastalığın ilk rapor edildiği dönemlerdeki o hızı kalmadı. Özellikle boğazın Ege girişinde kitlesel ölümler var. Ancak zaman içerisinde de anladık ki; belli alanlarda Marmara’nın Anadolu tarafı ve Avrupa yakasında sağlıklı gelişen, devam eden popülasyonlar var. En güzel tarafı da genç bireylerin olduğunu, yeni tutunan bireylerin de olduğunu gördük. Akdeniz’deki gibi bir tablo seyretmiyor, Türkiye’de biraz daha yavaş ve sanki hastalığa karşı popülasyonlarda bir direnç oluştuğu gözlemlendi. Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerin koruma ve yasaklamalarla neslinin devam ettirilmesi, yeterli bir yöntem değildir. Buna eşlik etmesi gereken aynı zamanda yetiştiricilik çalışmalarında yapılmasıdır” dedi.